Ötüken’in başkentlik ettiği Türk devletlerinden birisi olan Köktürkler, tarih sahnesine Altay dağlarının doğu eteklerinde çıkmıştır.
Türklerin kutsal mekânı Ötüken, matematiksel konum olarak 47° kuzey paraleli ile 101° doğu meridyenlerinin çakıştığı yer olarak tarif ediliyor.
Matematiksel konumu bu şekilde tarif edilen Ötüken, Türkolog A. Von Gabaın’in dediğine göre, güneyinde Hangay (Hsün-chi) Dağı, kuzeyde ise Tamır ırmağı ile çevrelenmiş doğal savunma kalesi durumunda olan bir yayladır.
F. Sümer ve Fuzuli Bayat’a göre ise Ötüken, şimdi Moğolistan’da Hangay sıra dağlarının doğu kesiminde Orhun ve Tamır Irmaklarının kaynaklarının bulunduğu yerde, Uygurların başşehri olan Ordu Balık’ın az güneyinde bulunmaktadır.
Bu konuda son zamanlarda görüş beyan eden Saadettin Gömeç’e göre de, ‘il idare edilecek yer’ olarak gösterilen bu yerin tek bir nokta olmaması, bunun geniş bir coğrafî mekânı ifade etmiş olması gerekir.
Ötüken’in yeri konusundaki en yeni çalışmayı yapmış olan Erhan Aydın geniş bir kaynakça ve yazıtlardaki bilgilerin dikkatli bir incelemesi ile konu üzerinde yeni önerilerde bulunmuş, Ötüken’in yerini de, bugünkü Moğolistan’ın Zavhan-Aymak sınırları içerisinde bulunan ve 4021 m. yükseklikteki Otgon Tenger dağı civarı olarak tespit etmiştir.
Kök Türklerin başkenti olan Ötüken bölgesinde başlıca üç ırmak vardır. Bunlardan Orhun Irmağı, şehrin güneyine bitişik dağlardan çıkıp kuzey-doğuya doğru, Tamır Irmağı, şehrin batısından geçerek kuzeye doğru, Kurban Tamır Irmağı ise kuzey doğuya doğru akardı. Bu ırmakların her üçü de, başkentin yaklaşık 48 km (30 mil) kadar kuzeyinde bulunan bir yerde birleşerek büyük Selenga nehrini oluştururdu. Orhun ve Tamır ırmaklarının baş kısımları, Türklerin ve hattâ bütün Orta Asya halklarının en kutsal yeri sayılan Ötüken bölgesini çeviriyordu. Kitabelerde yalnız ‘Iduk Ötüken’ ve ‘Tamıg Iduk Baş’ kutsal olarak görülüyor. Bunlardan ilki, kağanlık merkezi, diğeri ise Tanrıya kurbanlar sunulan ve bir ziyaretgâh durumunda olan Tamır suyunun kaynağıdır.
Güneyinden Hangay Dağı, kuzeyden de Tamır ırmağı ile sarılmış olan Ötüken yaylaları, tabiî ve yüksek bir kale vaziyetinde idi. Yaylanın bu vaziyeti, müdafaasını kolaylaştırdığı gibi, orada hâkim olan kuvvetin etrafa nüfuz ve tesirini de kolaylıkla temin ediyordu. Onun için bu dağ diğer bütün uruğ ve milletler için daima önemli bir devlet merkezi, yaz için gayet iyi bir yayla ve tehlikeli zamanlarda da mükemmel bir korunma yeri idi. Ötüken dağının bu fevkalâde vaziyeti buraya eller gözünde tarih boyunca süren büyük ehemmiyet kazandırmış ve Türklerde bu dağın kutsiyet ocağı ve mukaddes ruhun ikametgâhı olduğu kanaâtini doğurmuştu. Yani Ötüken, Çin’e taarruz eden bozkır orduları için bir üs ve mühimmat merkezi olması sebebiyle olduğu gibi, burasının savunulması için de önemli olmuştur.
Ötüken, iktisadî ve stratejik konumu sebebiyle Hun devletinin başkenti olmuş, hem birinci hem de ikinci Kök Türk İmparatorluğunun başkenti ve kutsal vatan sembolü durumuna gelmiş, ayrıca Uygur Türk devleti ile Cengiz devletine de başkentlik yapmıştı.
Orhun ırmağının kaynağına yakın yerdeki Ötüken yöresi anlaşıldığına göre, sulak, çayırlık, her bakımdan hoş bir yerdi.
Bahaeddin Ögel’e göre ise asılında Kök Türklerin başkenti olan Ötüken bölgesi ıssız, tabiat şartları bakımından çok verimsiz dolayısıyla çok sayıda insanın barınamayacağı bir yerdeydi. Ötüken’in bulunduğu yerler, Batı Kök Türklerinin Tanrı Dağları’ndaki yaylaları ve ovaları ile karşılaştırıldığında, bu ünlü başkentin çok verimsiz bir yer olduğu açık olarak görülebilir. Hattâ bu sebeple Ötüken etrafındaki yerlerde, büyük şehirlerin ve medeniyetlerin kurulmuş olmasını beklemek yersizdir. Ancak, başkent Ötüken Bölgesi’nin, askerî strateji bakımından önemli bir yeri vardı. Ötüken Bölgesi Büyük Kök Türk devletinin Çin ile olan bağları bakımından çok önemli bir bölgedir. Ötüken’in güney-doğusundan Gobi çöllerinin içlerine doğru uzanan Altay Dağları’nın bir ucu, Çin’e gitmek için güzel bir sıçrama tahtası vazifesi görüyordu. Özellikle abidelerin bulunduğu Koşo-Çaydam bölgesi, geçmişte olduğu gibi, bugün bile stratejik bir öneme sahiptir. Burası Orhun Havzasının doğudan giriş kapısı olduğu gibi, Çin’den gelecek tehlikelere karşı da ilk engelin oluştuğu yer durumundadır. Belki bu stratejik önemi Ötüken’e bütün tarih boyunca önemli bir yer kazandırmıştır.